26 Ekim 2010 Salı

Disney

Playhouse Disney kanalı başımıza bela oldu. Canan evdeki tüm zamanını televizyon seyrederek geçirmek istiyor. Haftasonu aynı bölümü tekrar tekrar seyrediyor, bize gına geldi, o bıkmıyor. Kapatalım, oyun oynayalım diyoruz, ağlayıp olay çıkarıyor. Dün akşam Süper Baba benden önce gelmiş. Önce Canan'ın şokobonbon (kakaolu corn flakes) yemesine izin vermemiş, sonra da televizyonu kapatmış. Eve geldiğimde derin bir kriz durumu vardı. Ben de aynı yaklaşımı sürdürünce kriz büyük çaplı bir felaket haline geldi. Duyan çocuğu dövüyoruz, öldürüyoruz filan sanır. Çığlık çığlığa bağırarak ağlıyor. Onun bu halini gören Can da bağırmayı normal sanıyor, sürekli bağırmaya, her istediğini bağırarak ifade etmeye başladı. Ev tımarhaneye döndü. Süper Baba bir yandan 'Çocuğun iyiliği için uğraşıyorum, onu sevdiğimden yapıyorum.' diye düşünüp bir yandan 'Büyük Aşk' iken 'Nefret edilen kişi' olmanın bunalımını yaşıyor. Ben 'Ne zaman bu makaleleri yazacağım, ne zaman, nasıl sınava gireceğim?' depresyonundayım. Bir umut Canan'ın öğretmenine not yazdım, biz evde çok fenayız, okulda nasıl, ne önerirsiniz diye. Sağolsun, hemen aradı. Canan okulda süpermiş, hiç sorunu yokmuş, arkadaşları ile çok uyumlu, kurallara uyuyor, yemeklerini yiyormuş. Ama okul psikoloğu ile konuşmuşlar, yardımcı olmak için bizimle görüşmek istiyorlarmış. Süper Baba'ya söyledim, sesinde derin bir umutsuzlukla 'Tamam, canım, gideriz.' dedi. Sanki tüm gün boş oturaz adamlarız, ha deyince hastaneden çıkıp gidebiliyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder