26 Şubat 2010 Cuma

Can kilo almamış

Dün Can'ın kontrolü vardı. O ağır hastalıktan sonra kilo almış olmasını beklemiyordum aslında, ama 100 gr da çok az geldi. Arkadaşlarımın çocukları ayda 1 kg alıyorlar. Biz bu çocuğu besleyemiyor muyuz nedir! Eşim 'Ablası neydi ki bu ne olacak?' diyor. Canan'da çok zor yemek yerdi, hala da öyle. Ama hiç 1 ayda 50-100 gr aldığı olmamıştı. Büyümüyor yavrum, 6 aylık gibi görünüyor hala...Canan'ın yemeklerine Fantomalt katardım kalorisini yükseltmek için, tabi doktor tavsiyesi ile. Ama bu sefer hiçbir şey önermedi doktorumuz. Hatta çok iyi buldu, kilo vermemiş olması harikaymış! Eşimin annesi nişasta maması yaparmış çocuklarına, 3 aylıkken 7-8 kilo olurmuş çocuklar. Bu çok sağlıksız bir şey biliyorum ama işe yarar mı acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ama muhallebi yapıyorum, bizimki yemiyor. Oooof, offf.

Canan ile arabada

Canan'ı kreşe ben götürüp getiriyorum, çünkü kreşi benim işyerime çok yakın. O yokken sakin geçen bu yolculuklar şimdi çok hareketli. Bir dönem 'Oradan gitme, buradan giiiit.' diye çığlık çığlığa ağlamaları oluyordu, neyse ki o dönemi atlattık sayılır. Şimdi çok nadiren öyle bağırıp, ağlıyor. O zamanlar için bulduğum yöntem müziğin sesini açmak. Genelde susup, müziği dinlemeye başlıyor. Bu ara Candan Erçetin'in son CD'sini dinliyoruz. 'Vay, Vay halime' türküsünü çok sevdi, son 1 haftadır sadece bunu dinliyoruz, kendisi de söylüyor:))
Vay, vay, vay, vay benim halime.
Dinlemedim anneciğimi, düştüm zalime
Vay, vay, vay, vay benim halime.
Bulamadım çaresini, yandım kaderime

Uykudan önce

Canan'a uyuyana kadar kitap okuyor, şarkı söylüyoruz. Uyutma konusunda geçirdiğimiz evreler düşünülürse şu anki durum bir mucize. Bunu daha sonra anlatayım. Dün akşam yine yatmaya gittik. Yatak başına bir sürü çıkartma yapıştırmış. Bir tanesi karda duran, gözleri yarı kapalı, bezgin bir köpek.
- Anne bu köpek hasta mı olmuş?
- Evet, bir de uykusu gelmiş, bak göz kapakları nasıl düşmüş?
- Neden düşmüş göz kapakları?
- Uykusu gelince herkesin göz kapakları ağırlaşır.
- Bİr de hasta olmuş, değil mi?
- Evet, karda atkısını, beresini takmamış, hasta olmuş.
- Yazık ona, değil mi? O artık iyileşemez, değil mi? (Gözler dolu, dolu)
- !??? Neden iyileşemesin kızım?
- İnsanlar onu evlerine alırlar mı? (Gözler hala dolu)
- Tabi alırlar. Ona sıcak çorba verirler, ilaç verirler, hemen iyileşir.
- Bu adam çok sıkı giyinmiş değil mi? (Kayak kıyafeti olan bir adamın çıkartmasını işaret ediyor) O hiç hastalanmaz değil mi?
- Hastalanmaz kızım. Hadi biz kitabimizı okuyalım.
- Anne, anneannem okuyordu Ayşegül Bisiklet Kazası'nı, nerde kaldığını ona sorup geleceğim. (Her akşam tekrar tekrar okuyoruz bu kitabi 15 gündür)
Anneme sorup geldi.
- Tamam, buradan okumaya başlıyorum.
- Anne hayır, anneannem burayı okumuştu.
Sonraki paragrafı okuyorum. Yine:
- Anne, anneannem burayı okumuştu, dedim ya.
- Kızım, tüm kitabı 100 kere filan okuduk zaten, nerde kaldığınız ne farkeder? Tamam sonraki sayfaya geçtim işte.
Kitap bittikten sonra:
- Anne, şimdi şarkı söyle, ama hiç bir kere söylemediklerini, tamam mı?
- ? Tamam.
Şarkıyı beğenmez.
- Anne, bunu hiç bir kere söylememiş miydin?
- Söylememiştim.
- Çoook eskiden söylediklerini söyle.
- Tamam. Dandini dandini dastana...
- Anne 2 kere söylemeee, sonrakine geç.
- Hush little baby don't say a word...
Yarım saat de şarkı dinledikten sonra uyudu.

18 Şubat 2010 Perşembe

Can'ın dişleri

Can diş çıkarıyor bu ara. Canan ilk dişini 10 aylıkken çıkarmıştı. Can 7 aylık çıkarıyor ve 4 tane peşpeşe geliyor. Şu anda ilk çıkan sağ alt dişi dışarıdan görünür hale geldi. 'Tek dişli canavar' diyoruz, çok tatlı görünüyor. Başparmağı sürekli ağzında, azimle kaşıyor dişlerini. Emekleme çabalarına da başladı. Dört ayak pozisyonunda durup öne arkaya sallanıyor, sonra olduğu yere göbek üstü bırakıyor kendini. Son sürat geri geri sürünebiliyor, olduğu yerde dönebiliyor. Salonun ortasına kayınvalidemin evlenirken bize verdiği yorganlardan birini serdik (çok kalın ve ağırlar). Can bunun üzerinde istediği gibi hareket ediyor, biz de üşüyebilir diye kaygılanmıyoruz. Canan'a da aynı şeyi yapmıştık, ama o zaman başka bir evde yaşıyorduk, Canan'ın odası çok büyük olduğundan yorganı odasına yaymıştık. Şimdi salonun ortasında kocaman bir yorgan var, ama beni hiç rahatsız etmiyor. Bİr gelen olsa ortalık darmadağın, ama ne yapayım? Ev derli toplu olsun diye koca salonu kapatıp çocukları odalarına mı tıkayım? O salonda oynayamıyacaklarsa, büyüklüğünün ne anlamı var? İstedikleri gibi yuvarlanıp, dağıtsınlar diye düşünüyorum ve uyguluyorum.
Neyse, Can'ı koyduğumuz yerde bulamıyoruz asla, hatta bazen koltukların altına kaymış bile buluyoruz, o yüzden yanından ayrılırsak Canan'ı nöbetçi bırakıyoruz. O da 'Anne, gel, gel. Bak Can nerelere gitti!' diye çağırıyor bizi.
İlk başlarda ikisini yalnız bırakmaktan çekiniyorduk, birkaç saniyeliğine olsa bile. Ama Canan'ın kardeşine ne kadar özenli davrandığını gördükçe rahatladık. Tabi ki gözümüz hep üzerlerinde, ama tedirgin değiliz artık.
Canan bazen haşin oynuyor kardeşiyle, ama Can sanki daha bir hoşlanıyor bu oyunlardan, kahkahalar atıyor. Bazen ablasını görmek bile kahkahalarla gülmesine yetiyor. Haftasonu eşim yoktu. Bİz de Canan ile dışarı çıkyır. Can'a annem baktı. Sonra 'Kızım çabuk gelin!' diye telefon açtı. Gittiğimizde CAn'ıperişan, annemi daha da perişan halde bulduk, son 1 saattir ağlıyormuş, annem ne yaptıysa susmamış. Bizi, daha doğrusu Canan'ı görmesiyle susması bir oldu. Ablasına gülücükler saçtı, ve hiç ağlamadı bir daha. Şaştık kaldık.
Aralarındaki bu bağ umarım hiç kopmaz...

16 Şubat 2010 Salı

Canan'ın ayakkabıları

Canan'ın ayakları birden bire büyüdü, kışlık ayakkabılarının hiçbiri olmuyor. O kadar ki ayakkabı almaya yazlık açık ayakkabılarla gitmek zorunda kaldık. Çok güzel, mor renkli, yanlarında çiçekler olan botlar seçti kendisine. O kadar sevdi ki spor ayakkabı denemek için bile ayağından çıkarmak istemedi. Ertesi gün okulda en yakın arkadaşına göstermiş, o da 'Bana da alır mısın?' demiş. 'Anne, ona da alabilir miyiz?' diye sordu. Bİz de arkadaşımız olan anne, babasına topu attık, onların almak isteyeceğini söyledik:))
Daha önce de bahsettiğim, kreşte Canan'ın hayranı olan arkadaşı çok tatlı, kartondan, mavi bir kalp yapmış, içine de bonibon koymuş. Canan ile birlikte birkaç arkadaşına vermiş bu kalpleri. Bizim de bir hediye almamız şart oldu.
Ben güzel bir kitap almayı düşünüyorum, ama dün Canan ile kitap seçme denememiz pek başarılı olmadı. Canan ilgilenmedi bu hediye alma işiyle...Yükte ve pahada fazla ağır kocaman kitaplar seçti, ne olduğuna bile bakmadan. Ben bir kaç kitap ismi bulmuştum öneriler arasından. Ptırcık ile Uyuyamıyor musun küçük ayı? adlı kitapları aldık sonra Canan için, ama hediye seçecek, paket yaptıracak sabrım kalmadı. Artık bir dahaki sefere. Zaten eşim Sevgililer günü hediyesi gibi olmasın diye bir süre sonra vermeyi istedi.
Gece Uyuyamıyor musun küçük ayı? kitabını okuduk, ikimiz de beğendik. Resimleri de öykü de güzel, belki Canan'a seviyesi düşük geldi biraz, yaşça daha küçüklere uygun. Bunda biraz da bizim seviyeüstü kitaplar okumamızın etkisi var. Doğadostu kardeşleri tavsiye üzerine almıştım, Canan'da çok sevdi, üzerinde 8+ yazıyor. Bu ara Ayşegül, bisiklet kazasını çok okuyoruz, nedense Ayşegül serisinde en sevdiği bu oldu hep.

12 Şubat 2010 Cuma

Daha da hastayız

Can'ın larenjiti haftasonu bronşiolite döndü. Solunum sıkıntısı iyice arttı, çok hızlı solumaya başladı. Acile gittik tabi. Orada ventolin aldı, ve doktorumuz evde de ihtiyacı olacağını söyledi. Öyle fena oldum ki... 2 gece sabaha kadar başında bekledik babasıyla dönüşümlü olarak. Nefesini dinledim hep. Üstüne üstlük antibiyotik verdikten sonra vücudunda bir kızarıklık oryaya çıktı. Neyseki kuzenime danışıp durumu kontrol altına aldık. Ama çok korktuk, çok... Sağlıktan daha önemli bir şey yok gerçekten, hele de çocukların sağlığı. Neyse ki atlattılar gibi...

4 Şubat 2010 Perşembe

Yine hastayız

Canan kreşe başladığından beri çok sık hasta oluyor. Bunun doğal olduğunu biliyoruz ve artık alıştık sayılır. Ama her seferinde Can'a da bulaşmasına bir türlü engel olamıyoruz. Garibim daha 7 aylık ama 2. kez krup oldu. Bu sefer ilki kadar sıkıntıya girmedi henüz, ama akciğer enfeksiyonuna dönmesinden korkuyorum. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. İkisini ayrı tutmak mümkün olmuyor. Birimizin odaya Can ile kapanması gerekiyor. Annem varken bunu yapabiliyoruz biraz, ama Canan eşimin veya benim Can ile ayrı oturmasını asla kabul etmiyor. Dönüşümlü gitsek de mikrobu biz taşıyoruz, bir işe yaramıyor. Sonuçta çocuk yine hasta işte. Gece sürekli inledi. Burnu tıkalı olduğu için nefes alamıyor, ağız solunumu yapamadığı için sıkıntıya giriyor, uyuyamıyor. Can oğlum yine de doktoruna güldü o haliyle.
Bu sabah Canan'ın gözündeki arpacık için göz doktorunda randevusu vardı. Bu gösterdiğimiz 5. doktor. Ben artık ameliyata razı olmuş durumdayım. Ama doktor yine sıcak pansuman (yapmıyor, yapmıyor işte, bağlayıp yapacağız herhalde), damla, merhem ve yurtdışından getirilecek bir ilaç önermiş bu sefer. Kız çocuğu sonuçta, iz kalacak diye korkuyorum. Ne yapalım bir daha deneyeceğiz. Umarım iyileşir kızımın gözü.