Neler yazacağım konusunda uzun süre kararsız kaldım. Kendi duygularımı yazmak istiyorum, ama bu blog daha çok çocuklarımla ilgili olmalı. Bu yüzden öncelikle onları anlatmak istiyorum.
Kızımın doğumundan beri yaptıklarını kaydetmek istiyorum, ama işte 3,5 yıl geçmiş bile. Bari şimdi hatırlayabildiklerimi yazayım.
Kızıma hamile olduğum dönem çok zor günler geçirdim. Eşim askerdeydi. Her hafta gelmeye çalışıyordu, ama yine de hep yanımda olması gibi değildi tabi ki. Ardından anneannem hastalandı, hastaneye yattı ve 2 ay yoğun bakımda kaldı, sonra da kaybettik. Anneannem benim için çok değerli, çok önemliydi. Hala eksikliğini hissediyorum, özlüyorum. Bütün bunlar gergin bir gebe olmama sebep oldu.
Kızımın doğumu bizi çok mutlu etti tabi. Eşim askerden dönmüştü, henüz işe başlamamıştı. Birlikte kızımızın ilk aylarının tadını doya doya çıkardık. Onu kucağımızdan hiç indirmek istemiyor, bir dakika bile kendi başına bırakmıyorduk. Uyuduğunda bile özlüyor, hemen uyansa da sevsek, oynasak diyorduk. Kızım da bu ilgiye kısa sürede cevap verdi. Beni tanıması hadi neyse, daha 1 aylıkken babasını tanıyor, görünce heyecanlanıyordu.
Az uyuyan, az yiyen bir bebekti kızım. Ama öyle hareketliydi ki. Elleri, ayakları hiç durmazdı. Annemin de yoğun eğitimi ile 7-8 aylıkken yuvarlanarak istediği yere gidiyordu. Öyle rastgele yuvarlanmak değil, istediği yeri belirliyor ve hızlı yuvarlanarak oraya gidiyordu. 10 aylıkken de yürüdü zaten. 2 adım atar, düşer, hemen ayağa kalkıp yürümeye devam ederdi. Canının yanması onu hiç durdurmadı. Hala oyun oynarken bir yerini çarpar, düşerse aldırmaz. Eğer çok acımazsa devam eder. Oyun, hedefine varmak önemlidir, kendini hiç sakınmaz. Bu yüzden bacakları hep yara bere içinde...
Canım kızım, azmine hayranım. Hiçbir şey seni yıldıramasın...
14 Ocak 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder